Uyku ve Uyuma Düzenleri
UYKU
İnsan vücudu uykuyla birlikte yarı kış uykusuna girer. Vücut ısısı 0.5 derece düşer, kalbin atım hızı yavaşlar. Nefes alıp verme seyrekleşir, yüzeyselleşir. Sindirim olayı, midenin ve barsakların hareketleri geceleri tamamen durur. Buna karşın, iskelet kaslarının hareketleri tamamen durmaz. Sanki dinlenip rahatlamaları için kasların arada bir kasılmaya gereksinimleri vardır. Geceleri sandığımızdan daha çok hareket ederiz; çoğumuz uykumuzda yirmi kereden fazla döneriz.
Uyuma düzenleri:
Yaşlandıkça uyuma gereksinimi azalır. Yeni doğmuş bir bebek günde 15,16 saat uyuyabilirken, sekiz yaşına gelince yalnızca bir erişkin kadar uyuması gerekir. Çoğumuz günde altı, yedi saat uykuyla idare edebiliriz. Yetmiş yaşındakiler genellikle geceleri iki saat kadar uyuyup, gecenin geri kalan bölümünü dalıp uyanmakla geçirirler. Ne var ki, uyku gereksinimi yalnızca fiziksel bir olay değildir. Aynı zamanda kimyasal ve hormonal bir gereksinimdir. Bizi uykuya götüren yorgun bir vücut değil, yorgun bir beyindir. Beyni bir pil gibi düşünmekte yarar vardır: 16-18 saatlik uyanıklık pili bitirir, uyku tekrar doldurur.
İyi dinlenmiş ve uyanık olduğumuz zaman, gerekli zihinsel işlevleri yapmak için gerek duyduğumuz kimyasal maddelerin bulunduğu kesecikler beyin hücrelerimizi doldurur. Yorulduğumuz zaman bu kesecikler kaybolur; uykuda yeniden ortaya çıkarlar.
İnsan vücudu bir iç saat tarafından yönetilmektedir. Bu saatin düzenli bir 24 saatlik ritmi vardır. Her birimiz için bu ritm değişiktir, ama genel bir düzene uyar. Bu ritm büyük ölçüde böbrek üstü bezlerinden salgılanan, yaşam veren hormon kortizolün kandaki düzeyiyle belirlenir. Gece yarısından sonra saat iki ile dört arasında kortizolün kandaki düzeyi hızla düşerek en alt sınırı bulur. Bunun ardından böbrek üstü bezleri çalışmaya başlar ve sabah saat altı ile dokuz arasında uyanmaya yetecek düzeyde kortizol kana verilmiş olur. Erken uyananlarda kortizol erken saatlerde zirveye ulaşır. Yavaş uyanan ve bir fincan kahve içip gazetelerini okumadan açılamayanlar ise geç kortizol zirvesine sahiptir. Erken olsun, geç olsun, hepimiz bizi uyandırıp enerjik hale getiren bu kortizol akımından hoşlanırız, öğle yemeğinden hemen sonra kortizol düzeyindeki düşme çoğumuzun kendimizi ikindileri uykulu hissetmemize neden olur. Akşama doğru tekrar yükselir ve akşamları eğlenmemizi, yaptıklarımızdan zevk almamızı sağlar. Gece yarısına doğru kortizol düzeyi düşmeye başlar ve uykumuz gelir. Geceleri yaşamaktan hoşlanan insanlarda bu düşüş genellikle olmaz.
Beyinde uykuyu denetleyen iki merkez vardır. Bizim uykumuzu getiren birinci merkez karanlık, alışkanlıklar, başkalarının uykularının gelmesi gibi dış etkenler, fiziksel ve ruhsal yorgunluk gibi iç etkenlere karşı duyarlıdır. Bizi uykuda tutan ikinci merkez, günün sonuna doğru vücut ve beyin hücrelerinde meydana gelen kimyasal reaksiyonlar sonucu çalışır.
Henüz yorum yapılmamış.